ulusu tasarlamak diye bir şey vardır. ulus devlet popülerken tabi ki her kes ulus tasarlamak ister. ortak düşman yaratmak, ortak geçmişler, acılar, bbaşarılar, kahramanlar yaratmak, ortak efsaneler...
lakin bugünb gelip "lan oğlum ben öğrendim, işin aslı öyle değilmiş" demek abesle iştigaldir. zira 1980lerde dünyada hızla yayılan, 90larda ülkemize de sıçrayan küreselleşme olsun, yeni dünya düzeni olsun, öteki olsun beriki olsun ulus devletinin modasının geçtiğine karar vermiş ve bir sana değil bu fikri hepimize yavaş yavaş işlemiştir.
yani amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. her devletin, milletin geçtiği yoldan gelip hepsiyle aynı yere gidiyoruz.
bugün yunanistan'da "muhteşem yüzyıl türkiye'nin tuzağı, davutoğlu dedi zaten, osmanlıyı yeniden kuracaklarmış" diyen amca size tanıdık gelmiyor mu? sizin sokaktaki kahvede oturmuyor mu?
neredeyse her ülkede yaşlılar korkularıyla boğuşurken gençler milletleriyle daha az gurur duymaya başlıyor. hatta bizdeki gibi çıktığı kabuğu beğenmeyenlere "ay ne de güzel öz eleştiri yapıyor, çok birikimli, tam bir aydın, çok doğru valla. bravo! bravisimo!" diyen milyonlarca insan yaşıyor dünyada.
aynen katılıyorum ayı ayı olmalıdır. adam uzun boylu azda kilolu olunca ayıyıyım diyor kendine hem bedenen hem de ruhen hisettmeli yok illa bedenen olmasa da olur ruhen hissetmek olmaz ki ayı hayvanat bahcesindeki ya da doga daki o kıllı büyük ve her zaman herseye ac olan ayı varya oylesi ayıdır iste.
şimdi şapkamızı önümüze koyup,
eğri oturup doğru konuşarak,
iğneyi başkasına bilumum diğer şeyleri kendimize batırırken,
hissettiklerimi bir kenara bırakıp doğruları söylersek:
-kutu var, kutu vaaaar...
not: adettendir, programı bilmem, tv izlemiyorum, mağara çok soğuk. *